DUYGULARI KONUŞMAK
- Gizem Gürleyen

- 3 Eyl 2018
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Eyl 2018
“Ben hiç üzülmem ki, hep olumlu tarafından bakarım hayata”, “hiç ağlamam” ya da “acımadı hiç birşeyim yok”.. Tanıdık geliyor mu bu cümleler? Ne sık karşılaşıyor ne sık tekrarlıyoruz bu cümleleri. Hislerimiz ile aramıza mermerden duvarlar örerken, bu ve bunlara benzeyen cümleler dökülüyor ağzımızdan.

Oysaki hissettiğimiz duyguları fark etmek ve ardından kabul etmek iyileşmemiz için çok önemli bir adım. Bu adımın hemen sonrasında bu düşünceleri içsel olarak tekrar anmak ve zihnimizde bir yerlere oturtabilmek iç dünyamız için oldukça sağlıklı olabilir.
Bir duygunun dışarıdan görünmüyor ya da hatırlanmıyor olması, olmadığı ya da unutulduğu anlamına gelmiyor. Konuşmadığımız her duygu ham olarak kalmaya devam ediyor ve benzer ölçüde güçlü kalıyor. Bazı durumlarda ise sözcükler ile ifade etmediğimiz şeyleri, bizim yerimize bedenimiz ifade ediyor. Doktorların fizyolojik bir nedeni olmadığını söylediği baş ağrıları, mide rahatsızlıkları, uyuşmalar, titremeler baş gösteriyor bedenimizde. Yani dilimiz inkâr etse de, bedenimiz bir şeylerin yolunda gitmediğinin sinyalini veriyor. Güçlü kalan duygular, dışarı çıkmak için kendisine bir yol arıyor.
Sessizlik ya da inkâr, yaşadığımız acılardan daha etkileyici olabilir. Söylemediğimiz her duygu sevdiklerimizle aramızda uzayıp giden yollar oluşturacak, belki de bir süre sonra köprü kurmamıza dahi izin vermeyecek, ilişkileri bitirmemize neden olacaktır. Duyguların bastırılmasına kimi zaman “bu yemeği sevmiyorum” diyen çocuğa “senin için faydalı” diyerek, kimi zaman “arkadaşım kötü davranıyor” diye çocuğa “sana öyle geliyor diyerek”, “üşümüyorum” diyen çocuğa “hayır üşüyorsun” deyip montunu giydirerek sebep olabiliyor ebeveynler. Yani kendi hislerinden şüphe duy diyor anne babalar, duygularına kuşkuyla bak ve hislerin konusunda bir yetişkine güven..
Duyguların altında kalmanın bir başka yolu da çocuklardan sakladığımız aile sırları, kayıplar, hastalıklar gibi ebeveynlerin üzerinde ağır etkiler bırakmış olan konular. Bugün çocuklarımızın bilmediğini düşündüğümüz ve onlardan bucak bucak sakladığımız olayların ilişkimiz üzerinde birçok bozucu etkisi olabiliyor. Oysaki anne babalarını üzen, yaralayan olayları, uygun zamanlarda, yaşlarına uygun şekilde anlatmak, anne babalarının acılarını anlayabilmek kadar kendi sıkıntılarını anlamlandırmak için de bir yol açabilir. Anne babasının hırçınlığının, anlam veremediği tahammülsüzlüğünün, duygusal mesafelerinin sebebi neydi? Annesi neden bu kadar öfkeliydi? Babası neden kaygılıydı? Onun yüzünden mi? O kötü biri mi? Varsayımlar ve çıkarımlar bu şekilde uzayıp gidebilir. Çünkü zihnimiz maruz kaldığımız şeylere bir anlam bulmak isteyecektir. Halbuki ebeyenlerimize acı veren olayları bildiğimizde, anlayışımız ve şefkatimiz eski acıların üzerine çıkabilir.
Referanslar:
MarkWolynn, Seninle Başlamadı
Isabelle Filliozat, Kalp Zekâsı



Yorumlar